Karamürsel stadında minikler liginin maçları da başladı.
Spora çocuklarımızı şimdiden alıştıran büyüklere bravo.
Sporun içinde küçük yaşta olanlara da aferin.
Geçen iki yıl öncesinden D Gençler maçlarını yakından takip ettik.
Bu yıl ise minik minikler ve minikler ligi ile spor daha da bir şenlendi.
Ancak çocuklara sporu doğru öğretmede fayda var.
Onların küçük bünyeleri şimdilerde ne verirseniz onu alırlar.
Evet, büyükler,
Aman dikkat!..
Sizden sadece sporu öğrenmek isteyen bu küçük miniklere sporun en güzel yanlarını verin. Onların küçük hatalarını kızmadan görüp onları doğrusunu göstererek öğretin.
Sakın ola ki “Sen bunu bilmiyorsun. Çabuk çık sahadan” demeyin.
Onlar sizlerden aldıkları bilileri, bünyelerinin doğrultusunda sahaya yansıtmaya çalışmaktalar.
En küçük bir durumda dahi onlara tacın nasıl atılmasını gösterin. Gerekirse defalarca gösterin.
Çok kez gördüğümüz bir enstantane bu.
Çocuk tac atacak ancak her seferinde topu fırlatır ama baçının arkasına alarak atacağını ve iki ayağının çizgi dışında olmasının gerektiğini bilmeden yapar bunu. Çoğu zamanda hakem onlara kızar ve tacın el değişerek karşı takımın atmasını ister.
İşte alt yapı diyoruz ya. Bu çok önemli.
Karamürsel İY bu anlamda iyi bir yol alıyor.
Tesisleşme derken bu alanda Karamürsel’de mutlaka bir alt yapı okulu kurulmalı.
Bu büyük takımlar içinde çok büyük bir önem arz etmekte.
Kurulacak olan alt yapı tesisinde, ders salonu, kültür fizik alanı, kondisyon alanı, çocukların yemek programlaması, uyku saatleri, çocukların sporla geçen zaman içinde yapacakları program ve ailesi ile kaldıkları süreçte yine spordan kopmamaları için bu alt yapı programında da aileye de yer verilmeli.
Bunlar yapıldığında çocuk aldığı spor bilgilerini uygulamalı ve bilgi kültürü açısından mutlaka sahaya yansıtacak.
Ancak böyle olmaz da mahalleden topladığınız çocuklara, “Hadi forma giyin bu gün maçınız var” denildiğinde o çocuk bireysel bildiğini ve gördüğünü sahaya yansıtacak ancak doğru mu yanlış mı onun muhasebesini yapamayacak.
Geçtiğimiz yıllarda benimde sahada gördüğüm D Gençler maçı ile ilgili bir anım var.
Sizleri sıkmadan aktarmak istiyorum.
Maç başlamış. D Genç oyuncuları boylarının küçük olmasına karşın sahada topun peşinde bir oradan bir buyana koşmaktalar, kale önüne de gelince gol olsun diye var güçleri ile vurmaktalar. Çoğu zaman top başka yere de gider. Kaleci de koşar o topu alır.
Yine böyle bir maçta, hiç unutmam Pazarköy D genç takımı. Maçta çok güzel. Defans oyuncusu küçük oyuncu birden topu kendi alanından alıp kimseye de pas vermeden son hızla karşı takımın kalesine kadar gitti. Tam topu kaleye atacakken, hocasının sesi duyuldu.
“Çabuk buraya gel. Sen yapıyorsun. Sadece sen mi oyun oynuyorsun” diyerek defans oyuncusuna çıkıştı.
Çocukta koşarak yedek kulübesine hocasının yanına geldi ve,
“Tabi senin oğlun ileride oynuyor. Herkes topu ona atıyor. Oda hep gol atıyor. Gazetede hep onun adı çıkıyor. Yıldızları hep o kapıyor. Ben eve gidince de anneme hiçbir şey diyemiyorum. Söylesene ben ne zaman gol atacağım” diye çıkışınca,
İşte çocuğun anladığı spor bu diyerek yedek kulübesinde takım hocasıyla hep birlikte gülüşmüştük.
Sporu çocuğun anlayacağı dilden verilmesi gerek.